Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaKayıt OlPortalliLatest imagesAramaGiriş yap

 

 WO Sİ ADİUKH

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Admin
Admin
Admin


Mesaj Sayısı : 139
Kayıt tarihi : 26/12/07

WO Sİ ADİUKH Empty
MesajKonu: WO Sİ ADİUKH   WO Sİ ADİUKH Icon_minitimeC.tesi Ara. 29, 2007 3:19 am

Küçükken gördüler birbirlerini...
Aynı dalda yetişen iki çağla gibi.
Birinin adı Adiukh, diğeri Hajgeri...
Başlangıçta oyunları paylaştılar, oyunlarına mekanlık
yapan kırları ve çiçekleri...
Soğuk kış günlerinde eve kapanıp kalınca özlediler ve
çocuk kalbinin karşılıksız sıcaklığıyla sevdiler
birbirlerini.

Kar fırtınaları uğuldarken dışarıda aynı ninenin
kucağında dinlediler eski masalları. Aynı fırtına
uğuldadı minicik yüreklerinde.
İki ayrı ve uzak ailenin çocuğuydular. Ömürleri
birbiriyle çekişmekle geçmiş iki ayrı beyin döşeğinde
doğmuşlardı. Yaşıttılar aşağı yukarı, ömrü bir mevsim
süren çiçekler gibi. Aynı anda baş kaldırmış, aynı
anda yeşermiş, aynı anda çiçeklenmişlerdi. Hep bahardı
onlara göre yaşamak. Hep yeşil, hep aydınlık...
Bütün çocukların yüreği beydir. Ellerindekini paylaşır
ve başlarını okşayan herkese açarlar yüreklerini.
Sıcağa uzatırlar küçük ellerini acemice.
Büyüdükçe daha fazla özler oldular birbirlerini.
Zaman onların sevgisini karartıp kavurmaktan, sevgiyi
sevda yapmaktan başka bir şeye yaramadı.
Bir de büyüttü sevgileri gibi bedenlerini de. Serpilip
gelişti ikisi de. Soyunun alımlı çekiciliği sardı
Adiukh'u. Yüzü kar köpüğü gibi ak, saçları aysız
geceler gibi kara, gözleri bir çift kor parçası...
Hajgeri dağlar kadar gururlu, yaz kış yeşil çam
ağaçları gibi dik ve yaşam dolu.

Yaşadıkları yerin insanlarına ait katı geleneklerdi
onları uzaklaştıran ve asla bir araya getirmeyecek
olan. Yaşam bu topraklarda hep dayanılmaz güzel ama
zorlu olmuştu. Gelenekler de katıydı bu yüzden. Aynı
köyün gençleri kardeş sayılacaktı, saklanmayacak,
kaçmayacak ama el uzatılmayacaktı.
Zaman kavuruyordu ikisinin sevdasını da.
Kavurup karartıyordu.
. . .
Yemyeşil eteğini dans ederken savuran bir güzel kıza
benzer memleketim.
Başı kayalık dağların eteklerinde kayın ormanları,
meşe ve çam ağaçları...
Şarkı söyleyerek akar ığıl ığıl dağlardan derecikler.
Sabah çiğ taneleri öper çiçekleri dallarından.
Kuşlar sessizliğin keder yaymasına izin vermez.
Yeşil etekli, kızıl saçlı bir kıza benzer memleketim,
Dünya döndükçe savurur eteklerini.
Kuşlar eşlik eder onun neşesine.
. . .
-"Alıp üreceğiz derlerse ne derim. Eğip başımı
susarım her seferinde. Gönlüm bu köyün bir gencinde,
senelerdir onu saklıyorum yüreğimde. Başkasının evine
aş kaynatamam, başkasının çocuğuna analık yapamam
nasıl derim? Ayıp deyince yılan bile ısırmaktan
vazgeçer. Ah bu ayıbı icat eden ne olurdu seven gönle
ayıp koymasaydı."
Adiukh içinde bulunduğu çaresizliği bu şekilde dile
getirirken Hajgeri başını elleri arasına alıp
saçlarını karıştırarak düşünüyordu. Ne yapmalı da
söylemeli ailesine yüreğinin Adiukh'u görünce
alevlendiğini. Onu görmediği zaman başka hiçbir şeyin
kendisini ilgilendirmediğini. Dünyayı güneşin
aydınlattığı gibi komşu kızının da onun yüreğine ışık
saçtığını. Çeşme başında kızlar su doldururken sadece
onun güğümünden su istediğini, o suyu içerken içinin
yangınının alevlendiğini, başının döndüğünü.
Çıkmaza girmişlerdi iyice. Tenhalara çekilip
konuşuyor, birbirlerine yüreklerinin şarkısını
söylüyorlardı ama her seferinde korkuyla, endişeyle,
ürkeklikle...
Ayıp aşılmaz bir dağ gibi karşılarındaydı. Ayıp
diyordu gelenekler. Komşu kızı yar olmaz, kardeş olur
sadece. Evimizin baş köşesinde yeri ayrılan bir
kardeş.
-Kaçalım, dedi bir gün Hajgeri.
Güzel yüzünü göğe kaldırıp sustu Adiukh. Bulutlar
geçti gözlerinin yeşilinden, kuşlar geçti... Ne de
zordu sevdiklerinden vazgeçmek zorunda kalmak... O
sussa da susmuyordu yüreği. Hajgeri'nin varlığı bu
köyden, ana babasından ve sahip olduğu her şeyden daha
anlamlıydı onun için.
Sustu önce ve nice sonra sordu sevgilisine.
-Nereye?
Gözlerini dünyaya açtıkları günden beri bu diyarda bu
dağların eteğindeydiler ama çocukken dinledikleri
masallarda anlatılan dünya çok genişti, çok büyüktü.
Ama neredeydi? Ne yöndeydi?
-Ayıplanmayacağımız, tanınmayacağımız bir yere, dedi
Hajgeri.
. . .
Onları hiçbir zaman anlamadı başkaları. Onların
torunlarını da anlamayacaklar. Dedelerinden gördükleri
şekilde yaşadı onlar. Görüp bildikleri yetti onlara.
Ayıp hep caydırıcı oldu, vatan hep kıymetli, onur hep
vazgeçilmez... Dağlı ve soyluydular, denk ve güzel.
Onlardan başkası yakışmazdı o dağlara, onlardan
başkası sevemezdi bu kadar. Sevemez ve saygı
gösteremez.
Akşam el ayak çekilince ortalıktan, gençler avdan
dönünce ve susunca köy gençlerinin şenliği, ihtiyarlar
yataklarına çekilince ve kapanınca kilit takılmayan
kapılar, ay bulutun arkasına girince olacaklara
tanıklık etmemek için bir hırsız gibi çıktı evinden
Hajgeri.
Kara kısrağın dizginini yaşlı armut ağacına bağlayıp
beklemeye koyuldu. Bildiği duaları sıraladı
cesaretlenmek için. Tanrı gündüzün üstüne geceyi
örttüğü gibi köydekilerin gözüne de bir perde örtseydi
de görünmeseydi Adiukh. Görünmese, engellenmese...
Bir yavru ceylan ürkekliğiyle çıktı karanlığın
içinden. Serin akşam rüzgarının önünde
sürüklenircesine yürüyordu. Karanlığı savuruyordu
esinti. Karanlığı ve Adiukh'un aysız gecelere benzeyen
saçlarını... Baba evine hakaret olmaması için gece
kıyafetiyle çıkmıştı dışarı. Yakalanacak olursa
yatağından kaldırılıp zorla ürüldüğü düşünülsün
diye. Ufak ama hızlı adımlarla ilerledi dar yolda ve
küçük bir güvercinin ak kanadına benzeyen boş ellerini
uzattı Hajgeri'ye. Sonra titreyen sesiyle "haydi"
dedi.
Çözdü kara kısrağın dizginini, yuvasından düşmüş bir
yavru kuşu tutarcasına kavradı Adiukh'un belini ve
attı atının terkisine. Topukladı atını atın karnını
delercesine. Bahçeyi yoldan ayıran çiti geçti ve
koyuldu kadere giden yola. Uçtu kara kısrak, ince
bacaklarıyla geçti derin hendekleri, şırıltılı
dereleri. Orman bir canavarın avını yutuşu gibi onları
içine aldı. Bilmedikleri bir yola saptılar, dallar
çizdi yüzlerini, dallar "dönün" dercesine çarptı
bedenlerine.
Kara kısrak poyraz gibi esti ağaçların arasında,
karanlıkta dipsiz bir kuyuya benzeyen ormanı geçti,
soluklanmadan sabahı etti.
İki korkulu yüreğin yüzlerini sabah güneşi
aydınlatmaya başlarken yavaşlattılar atı ve bir
şarkıya başladı Hajgeri'nin sesi. Adiukh alçacık
sesiyle eşlik etti onun söylediklerine ve susturmaya
çalıştı yüreğinin sesini. Ellerini kilitlemişti
Hajgeri'nin beline. Sırtını üşütüyordu sabah ayazı.
Ormanın geçit verdiği dar bir patikaya girerken,
Yorgun kısrağın sıcak bedeninde ter kururken,
Hajgeri'nin şarkı söyleyen sesi ağaçların arasında boğulurken
Ve tıpır tıpır kımıldanırken Adiukh'un kalbi
Ecel kara bir yılan olup çıktı kısrağın karşısına.
Tıslayıp toparlandı. Başını kaldırıp atıldı ileri doğru.
Ürktü kara kısrak, ürküp şahlandı iki ayağı üzerine.
Adiukh'un Hajgerinin belini kavrayan parmakları çözüldü.
Çözülüp açıldı iki yana. Bağı açılmış bir gül demeti gibi savruldu saçları.
Sırt üstü düştü yere. Düştü ve bir kan gölü oluştu başının
çarptığı taş üstünde. Çırpınıp kaldı kurşun yemiş bir kuş gibi.
Kana boyandı boynu, kana boyandı ölümün gizlendiği patika.
Yarım kaldı yolculuk. Hajgeri'nin dudağında kaldı söylediği şarkı.
Hışırdayıp kaydı kara yılan yaprakların arasına.
Karışıp kayboldu.
Kader onlardan önce gitmişti ayıplanmayacakları diyara.
. . .

Üşütüyordu seni bürümcük geceliğin.
Her şeyi bırakıp bana geldin.
Bildik yerlerden ayrıldık sevgimiz uğruna.
Dallar tutundu atın ayağına.
Yapraklar yalvardı "dön" diye.
Güzel Adiukh...

Gülüşü kalbimi serinletenim.
Seni yüce ağaçların altına gömsem haşaratlar yiyecek.
Bir kır çiçeğine benzeyen yüzüne nasıl kıyarım.
Seni yüce ağaçların dalları üstüne bıraksam alıcı kuşlar ürecek.
Serçeyi kapan şahinler gibi, sığırcığı parçalayan kartallar gibi.
Bahtsız Adiukh...

Yüzüne bakmaya güneşin kıyamadığı sevgilim.
Seni alıp evine ürsem, aldığın gibi getirmedin diyecekler.
Anan baban sana haram artık...
Seni alıp bize ürsem, ölü yükü taşınmaz.
Can Adiukh...
Söyle nerede kaderin olmadığı yer.
Söyle nerede masallardaki koca dünya...


HULUSİ ÜSTÜN
(*) Bir Çerkes halk şarkısından
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.adige.leriz.biz/
 
WO Sİ ADİUKH
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: GENEL BAKIŞ :: Hikayelerimiz-
Buraya geçin: